31 Mart 2015 Salı

Çantalar Bizi Söyler Sergimiz

Nihayet sergimizi açıyoruz.

30 kadınla konuştuk ve hazırlıksız olarak çantalarının içindekileri dökmelerini istedik. Cesurca döktüler. Fotoğrafladık içindekileri ve uzun uzun sohbet ettik her objenin ve çantanın kendisinin çağrıştırdıkları/işlevleri hakkında. Bunları konuşurken hayatlarımızı, kimliklerimizi ve yaşadığımız çevreyi de sorguladık.

Serginin afişi bu. Cebeci'de ve Beytepe'de olacak. Gelebilecek olanları bekleriz. Duyurursanız da seviniriz.


27 Mart 2015 Cuma

Güzel Adlı Kitaplar

Bugünlerde elimde 'Emine' Sevgi Özdamar'ın, Hayat Bir Kervansaray, adlı kitabı var. Yarı otobiyografik olduğu söyleniyor. İkinci Dünya Savaşı sonunda, yazarın doğumuyla başlayıp ilkgençliğine kadar geçen dönemi, kendisinin ve Türkiye'nin yaşamı ile ilişkilenerek anlatıyor.



Daha önce aynı yazarın Haliçli Köprü'sünü okumuştum. Özdamar'ın gençliğini, Altmış ve Yetmişler Türkiyesinin politik ortamını, gündelik yaşamını ve ayrıca "Alamancılık" kurumunu anlatıyordu yine yarı otobiyografik bir kurguyla. Kapak fotoğrafındaki kendisi. Ne tatlı kadın ama...




Kendisi artık oralı denecek kadar uzun süredir Almanya'da yaşıyor ve Almanca yazıyor. Her iki kitabı da hararetle tavsiye ederim.

Sevgi Özdamar'ın bana çağrıştırdığı, güzel adlı kitaplar oldu. Yukarıda andığım iki kitabın da adı çok güzel, çok etkileyici, çok unutulmaz bana göre.

Ayrıca, sökün eden kanımca güzel diğer kitap adlarını da buraya yığmak istiyorum:

Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Bilge Karasu
Troya'da Ölüm Vardı, Bilge Karasu
Ne Kitapsız, Ne Kedisiz, Bilge Karasu
Bütün Menekşeler Annem Kokar, Müzeyyen Erim
Geyikler, Annem ve Almanya, Nursel Duruel
Deli Bal, Pelin Buzluk
Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar, Feyza Hepçilingirler
Ölmeye Yatmak, Adalet Ağaoğlu
Serin Mavi, Behçet Necatigil
Gülünün Solduğu Akşam, Erdal Öz
Unutulmaz Bir Atlı, Erdal Öz Kitabı, Ayşe Sarısayın

Daha da çok var. Ama "ha" deyince akla gelmiyor. Siz hangilerini güzel buluyorsunuz merak ediyorum.


20 Mart 2015 Cuma

Ablamın kitaplığı



Benim okumayı söktüğüm yıllarda şimdiki kadar çok yayınevi, çeviri faaliyeti ve haliyle şimdiki kadar çok telif ve çeviri kitap yoktu.

Ablam, eniştem ve yeğenim orda yaşıyor diye, her şubat ve yaz tatilinde Antalya'yı mesken tutardık. Dolayısıyla çocukluk ve gençliğimde rol modelim olmuş ablamın kitaplığını talan ederdim tatillerde.

Ablamın kitaplığından çocuk kitapları köşesi


Deplasmanda bulunduğumdan, gidilecek gezmeler bana cazip gelmediğinden ve üstelik de ablamın kitaplığı çok renkli ve heyecan verici bir kitaplık olduğundan, sabahtan akşama kadar okurdum. Yeni çıkan her romanı, hikaye kitabını mutlaka satın alırdı ablam. Bunların yanında anı kitapları, Türkiye ve dünya tarihine ilişkin, sosyal tarihi konu alan dünya kadar kitap olurdu o kitaplıkta. Bir de yeni mezun sayıldığı için üniversite yıllarından kalma halk bilimi kitaplarını hatırlıyorum. Mesela, "Manilerimiz" adlı bir kitaptaki şu maniyi okuyup okuyup gülerdim:

Aşkı olmayan kişiler
Gözleri var da ışılar
Yer ekmeği, içer suyu
Camış gibi muşular

Aşkın yüceliğini ve vazgeçilmezliğini camışa referansla anlatmak eşsiz bir fikirmiş :)

Ablam bana yaşım icabı bazı kitapları men ederdi. Mesela, Attila İlhan'ın "Fena Halde Leman"ı; Necati Cumalı'nın "Ay Büyürken Uyuyamam"ı; Pınar Kür'ün "Küçük Oyuncu"su, "Yarın Yarın"ı,  "Asılcak Kadın"ı ve Füsun Erbulak'ın "Altmış Günlük Bir Şey"i...

Bir genç kadına yapılacak şey mi bu? Onlar evden gider gitmez veya uzun yaz günlerinde öğle uykusunun rehavetine dalar dalmaz ben bahsi geçen kitaplara gömülürdüm kalbim çarparak.



Pınar Kür'ün "Küçük Oyuncu" ve "Yarın Yarın" romanları benim için unutulmazdır. Belki biraz da onları gizliden gizliye ve macera ruhuyla okuduğum için. Yanlış hatırlamıyorsam "Yarın Yarın"ın iki genç erkek karakteri, Doğan ve Ali, benim için arzu nesnesi haline gelmişlerdi. Genç, güçlü, cesur ve entelektüel iki devrimci. Doğan ve Ali'nin temsil ettikleri muhayyel sevgili karakterine eşlik eden Yeni Türkü şarkıları: Dönmek, Yağmurun Elleri, Bahar Şarkısı... Tabii bir de henüz yasaklı olmaktan kurtulmuş Zülfü Livaneli ve Gözlerin... Şu linkten dinleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=qxV7gyjH9q0

Barbara Cartland, beyaz ve pembe dizileri saymadan geçmek vefasızlık olur. Ablamla elden ele geçirerek okuduğumuz bu cep kitapları yanık tenli, geniş omuzlu, ele avuca sığmaz erkekleri kendine bağlayan genç, masum ama çok güzel genç kadınların hikayeleriyle sarmalardı bizi. Hafif dozda erotizm de cabası. Aşk romanları ve best seller'lar hakkında, Grinin Elli Tonu'ndan ilhamla Aksu'nun yazdığı bir yazının linkini koyayım şuraya yeri gelmişken. Ben çok beğendim: http://www.amargidergi.com/yeni/?p=1174

Sevgi Soysal, Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Haldun Taner, Fikret Otyam'ın "Gide Gide"si, Fakir Baykurt'un "Irazca'nın Dirliği", Hasan Kıyafet'in "Bizim Lise"si ve Mahmut Makal'ın "Bizim Köy"ü...

Memleketin yakın tarihini romanlardan öğrendim. Aşık olmayı, dünyayı değiştirmeyi, hüzünlenmeyi, umutlanmayı, kendime bir dünya yaratmayı da... Her şeyden önemlisi yazı yazmayı romanlardan öğrendim. Yazmasam ölecek gibi olmayı da... Belki de o sebeple, okumayı sevmediğini söyleyen oğlumun dünyası dar bir dünya olacak diye üzülüyorum.







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...